Türkiye, Cumhuriyet’le yaşıt Kürt sorununun çözümü doğrultusunda yeni bir “deneme” yapıyor bugünlerde… 40 yıldır silahlı mücadele veren, Türkiye ve Almanya dâhil bir çok ülkede terör örgütü sayılan PKK ile devlet arasında görüşmeler başladı. Muhtemelen epeydir süren bu görüşmelere, Kürtlerin Meclis’teki temsilcisi kabul edilen DEM Parti’den bir heyet aracılık ediyor.
İrlanda’dan İspanya’ya, Güney Afrika’dan Sri Lanka’ya kadar dünyanın pek çok yerinde, silahlı örgütlerle uzlaşma yönünde barış görüşmeleri yapıldı. Beklenen sonucu veren örnekler de var; başarısız olanlar da… Aslında Türkiye de daha önce iki kez bunu denedi. Biri 1990’larda Cumhurbaşkanı Özal’ın, diğeri 2010’larda Erdoğan’ın döneminde devlet, PKK lideri Abdullah Öcalan’la pazarlığa oturdu. Örgütün önce ateşkes ilan etmesi, sonra silah bırakması koşuluyla Anayasa’da Kürtlerin lehine kimi değişikliklerin yapılması yönünde mesafe de katedildi. Ancak iki çaba da sonuç vermedi. Daha doğrusu, beklenenin tersine, çatışmaların daha da yoğunlaşmasıyla sonuçlandı.
Bu kez durum, ilk iki deneyimden biraz farklı: Öncelikle tarafları uzlaşmaya zorlayan bir dış dinamik var: Suriye… Türkiye’nin güneydoğu komşusunda değişen dengeler, hem tehdit, hem fırsat yaratıyor. Türkiye, Öcalan aracılığıyla Kuzey Suriye’deki Kürtlerle uzlaşarak bölgedeki etkisini daha da yaygınlaştırabilir. Bu uzlaşmayı, ABD’de Trump ve Kürtlere desteği bilinen İsrail de zorluyor. Öte yandan PKK liderinin hapiste 25 yılını doldurmuş olması, hükümete ona salıverilme kapısını aralama zorunluluğu yüklüyor. Hükümete göre örgüt, askeri alanda önemli oranda güç yitirdi. O yüzden Ankara, uzlaşmaya en uygun fırsatı yakaladığını düşünüyor. İlk barış süreçlerinden farklı olarak bu kez devletin istihbaratından ordusuna kadar itirazsız desteğini görüyoruz. Daha da önemlisi, daha önceki süreçlere itiraz eden aşırı milliyetçi taban, bu kez o tabanın temsilcisi olarak görülen milliyetçi MHP tarafından kontrol altında tutuluyor. Çünkü son girişimi başlatan, bizzat MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. PKK ise, son sözün Öcalan’da olduğunu, onun sözüne itaat edileceğini açıkladı.
Bu tür süreçlerin ne kadar kırılgan olduğunu bilenler ve başarısızlığın risklerini hatırlayanlar temkinli… Ancak yine de Mart’a kadar açıklanacak bir anlaşmayla gelecek bir barış, genel af ve nispeten demokratik anayasa için umut var.
|