Düşünün:
Başkanlık sisteminde, bir siyasi yarışa giriyorsunuz. Size karşı yarışan aday, kılpayı kaybediyor. Seçimle birlikte dokunulmazlığını da kaybediyor. Siz de onu size hakaret etmekle suçlayıp mahkemeye yolluyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son seçimdeki rakibi, Kemal Kılıçdaroğlu’na aynen bunu yaptı: CHP’nin eski lideri, 10 yıl önceki sözleri nedeniyle Erdoğan’ın emrindeki savcıların açtığı dosya ile, Erdoğan’ın emrindeki yargıçların karşısına çıkarıldı. Hakkında 11 yıla kadar hapis cezası ve siyaset yasağı isteniyor.
Düşünün:
Gelecek seçimde Erdoğan’ın tahtının en güçlü adaylarından biri, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu… Yerel seçimde Erdoğan’ın partisini üç kez üstüste altetmiş isim… Peki, Erdoğan muhtemel rakibi için ne yaptı? Hiçbir tutarlılığı olmayan bir hakaret davası açtırdı. Şimdi İmamoğlu, 2 yıl 7 ay hapis istemiyle yargılanıyor.
O yüzden sürekli yazıp duruyoruz: Otokrasi bir kez inşa edilip otokrat tahtına yerleştikten sonra onu devirmek son derece zor. Çünkü artık sözü, emir haline geliyor. Yargıyı ve medyayı ele geçirdikten sonra, mahkemeleri ve kamuoyunu etkilemesi çok kolaylaşıyor. Ele geçirdiği gücü, muhaliflerini cezalandırmak ve potansiyel muhalefeti ezmek için kullanıyor.
Düşünün:
Genel seçimde iktidarı alt etmenin imkânsız olduğu bir ülkede, yerel seçimi kazanmışsınız ve halkın oylarıyla kentinizi, beldenizi yönetmeye başlamışsınız. Merkezi hükümet, bundan rahatsız oluyor ve bir gün, hakkınızda bir soruşturma başlatıp sizin yerinize, partiye yakın bir bürokratı atıyor. Erdoğan’ın yıllardır izlediği politika bu… Son 10 yılda 147 belediye başkanı görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Seçmenin iradesi hiçe sayıldı. En son geçen hafta Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyım atanması, muhalefeti ayağa kaldırdı. Ancak polisin barikat ördüğü belediyelere yaklaşmaya bile izin verilmiyor. Tek adam-tek parti yönetimi işte böyle inşa ediliyor.
|