Türkiye’nin Kürt sorunu cumhuriyetle yaşıt… Cumhuriyet kurulduğundan beri Kürtler, eşit yurttaşlık hakkı için mücadele ediyor. Evet, Kürtler Cumhurbaşkanı, Başbakan, milletvekili, vali, komutan olabiliyor, sadece Kürtlüklerini öne çıkarmadıkları sürece… “Türkiye Türklerindir” şiarıyla kurulan cumhuriyet, farklı etnik kimlikleri başından beri ulusal bütünlüğe tehdit olarak görüyor. Bu nedenle hala mahkemelerde Kürtçe savunma yapan bir sanığın ifadesi kayıtlara “yabancı bir dilde konuştu” diye geçiyor; Meclis’te Kürtçe konuşmaya kalkışan bir milletvekili protestoyla karşılaşıyor. Bu etnik milliyetçiliğin siyasete yansıması da, ağırlıkla Kürtler partilerinin kapatılması şeklinde oluyor. Yüzde 10-15 aralığında oy alan birçok Kürt partisi, Türk siyasetinin siyasi mezarlığında yatıyor. Kürtlerin lider saydığı birçok siyasi figür de ömrünü hapishanede geçiriyor.
PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan 30 yıldır cezaevinde, tam bir tecrit altında tutuluyor, ailesiyle ve avukatlarıyla bile görüştürülmüyor. Kürtlerin yasal siyasi örgütü sayılan HDP’nin beyin kadrosu ise yedi yıldır hapiste… 2016’daki Kobani olaylarını kışkırtmakla suçlanan partinin iki eş başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, ağır hapis cezalarına çarptırıldı geçen hafta… Partinin birçok üst düzey yöneticisine de ağır cezalar verildi. Hakkında 38 kez müebbet istenen Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, bu kararı “AKP’nin ön iddianamesi” olarak niteledi. Önder bununla barış sürecine atıf yapıyor. 2015’te Erdoğan’la Kürt temsilcilerinin başlattığı diyalog süreci, silahların bir süre susmasını sağlamış ve bir barış umudu doğurmuştu. O aşamada istihbarat teşkilatı, İmralı Cezaevi’nde Öcalan’la pazarlığa oturmuş, dağdan bir grup gerillanın Türkiye’ye dönüşüne gözyumulmuş, Öcalan’ın hapishaneden gönderdiği mesaj Nevroz’da kitlelere okutulmuştu. Erdoğan, bu sürecin kendisine oy kaybettirdiğini görünce barış masasını devirdi, görüşmelere katılan Kürt temsilcileri de hapse attırdı. Şimdi o süreçte devletin bilgisi hatta teşvikiyle dağa, gerillalarla görüşmeye gidenler, o görüşmeleri yapmakla suçlanıyor. Bu suçsa, yarın devir değiştiğinde devletin başındaki cumhurbaşkanı ve istihbarat şefi de aynı suçlamayla yargılanabilir. Ancak şu an için görünen, devletin Kürt sorunundaki şahin tavrına devam etme kararlılığı ve Erdoğan’dan seçim sonrası beklenen yumuşamanın Kürtleri kapsamadığı gerçeği…
|