Amerika’nın yeni Türkiye Büyükelçisi ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Türk basınına verdiği ilk demeçlerden birinde Osmanlı’nın “millet sistemi”ni övdü; bu sistemin yüzlerce farklı grubun merkezi yapıda varlıklarını sürdürmelerine imkân verdiğini söyledi.
Elçinin bu açıklaması önemli; çünkü Osmanlı’da dini ve etnik kökene göre ayrışan özerk yapılara dayalı “millet sistemi” yıkıldıktan sonra yerine eşit yurttaşlık esasına dayalı Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. İktidar partisi içinde hayli taraftarı olan “Yeni Osmanlıcılık” akımı, “millet sistemi”ni Cumhuriyet’e alternatif olarak görüyor. ABD elçisinin bu demecinden iki hafta sonra bu kez Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu övgüsü içeren bir konuşmada “Türklüğü”, Cumhuriyet yurttaşlığıyla değil Müslümanlıkla tanımladı; “Türk-Kürt-Arap” birlikteliği çağrısı yaptı. AKP’nin “tarihî” diye tanımladığı bu konuşma, Erdoğan’ın aklındaki rejimin ilanı olarak yorumlandı.
İki konuşma üstüste dinlenince, bölgede Türkiye’nin önderliğinde, “Arap” Suriye’yi ve Irak’ı da içine alan ABD imzalı bir dizayn hazırlığı fark ediliyor. Cumhuriyet yurttaşlığı yerine, “kurucu milletler”in rol dağılımına dayalı bir ümmet sistemi övülüyor. İktidardaki AKP, Sünni-Müslüman bir hareket olarak tanınıyor. İktidar ortağı MHP, Türklük vurgulu bir siyaseti temsil ediyor. Sözkonusu konuşmada Erdoğan, PKK ile barış sürecini DEM Parti ile birlikte yürüteceklerini açıkladı. Görünen o ki formülün “Kürt” ayağını da DEM’in üstlenmesi isteniyor.
Türkiye, yıllarca İslam dünyasındaki tek laik demokrasi olmasıyla övündü. Şimdi hem laik yapısını, hem demokrasisini kaybetme riskiyle karşı karşıya… ABD öncülüğünde bölgeye dikilmeye çalışılan yeni elbise, bir AKP’li tarafından “Türkiye İmparatorluğu” diye tanımlansa da, daha çok “Yeni bir Lübnan”ı andırıyor. Tek umut şu ki, toplumun çoğunluğu, eriyişine çare arayan İslamcı AKP iktidarına değil, demokratik Cumhuriyet rejimine sahip çıkmaya kararlı görünüyor.
|